21 Kasım 2008 Cuma

Biz Nerede Kaybettik?






Eski zamanların birinde, yüksek dağların eteklerinde bulunan bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış. Sabahleyin topluca meralara yayılırlar, akşam olunca yine hep beraber ahırlarına dönerlermiş. Tabi o çevrede yaşayan aslan sürüsünün gözü öküzlerdeymiş. Onları gördükçe aslanların iştahları kabarır, bu sebeple onları bir türlü rahat bırakmazlarmış. Ve hemen her gün bu sürüye saldırırlarmış. Tabi öküz dediğin öyle ufak tefek, kolay yenilir bir lokma olmadığı için, aslanların saldırısında hemen bir araya toplanırlar ve aslanları kolayca defetmesini bilirlermiş. Gerçi birkaç sıyrık alırlarmış ama yine de aslanların zorbalığına boyun eğmezlermiş.
Bu yüzden aslanlar mecburen küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalırlarmış. Ama koskoca aslan küçücük hayvancıklarla nasıl doysun? Gerektiği gibi iyi beslenememişler ve zamanla güçten kuvvetten düşmüşler.
Tabi gün geçtikçe bu durum, aslanları iyiden iyiye düşündürmeye başlamış, kendi selametleri için bu duruma mutlaka bir çare bulmaları lazımmış.
Bu konuda “Ne yapalım ne edelim?” diye bir toplantı yapmışlar. Fakat esaslı bir çözüm bulamamışlar. Aslanlardan biri üzgün bir şekilde: “Görünüşe göre bu otlağı terk etmekten başka çare yok” demiş. Bunun üzerine “Nereye gideriz, nasıl gideriz?” diye düşünürlerken, arka taraflardan, “Durun! Henüz her şey bitmiş değil” diye bir ses duymuşlar. “Bu da kim” diye dönüp baktıklarında, içlerindeki en çelimsiz, ama kurnaz olan Topal Aslan’ı görmüşler. O sözlerine devam etmiş: “Hayır! Hiç bir yere gitmiyoruz.” demiş. “Siz bana bırakın, ben bu işi hallederim,” diye kendince teminat vermiş
Tabi hiç biri onun bu sözüne inanıp, kurtuluruz diye ümitlenmemiş, ama kaybedecekleri hiç bir şey olmadığı için, “Haydi bakalım sana bir şans verelim” demişler.
Bunun üzerine görevi alan Topal Aslan hemen yanına bir iki aslanı daha alarak, beyaz bir bayrakla beraber öküz sürüsüne yanaşmış. Aslanların geldiğini gören öküz sürüsü yine aynı şekilde toplanıp olası bir saldırıya karşı müdafaaya hazırlanırlarken, gelen aslanların ellerindeki beyaz bayrağı görünce onların yanaşmalarına müsaade etmişler.
Topal Aslan gelmiş ve öküzlerin lideri olan Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış. Tabi konuşurken bir yandan da Boz Öküz’ün o sivri ve kocaman boynuzlarına bakıp ürpermiyor değilmiş. Söze şöyle başlamış: “Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Biliyorum bugüne kadar sizlere istemeyerek de olsa çok zarar verdik. Evet, size defalarca saldırdık, ama inanın ki bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Şunu iyi bilin ki biz aslanlar, barışı çok seven son derece uyumlu bir milletiz. Hele öküzlerle hiç bir alıp veremediğimiz olamaz. Ama bu güne kadar yaşanan tüm bu tatsızlıklar niçin oldu biliyor musunuz? Hep sizin aranızdaki o sarı öküz yüzünden. Hele onun rengine bir bakın lütfen, sizden ne kadar farklı, hiç sizinkilere benziyor mu? İşte o sarı öküz maalesef bizim gözümüzü kamaştırıyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Biz onu görünce barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Tüm sıkıntı buradan kaynaklanıyor, oysa sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz de kurtulun biz de, böylece barış içinde yaşayalım!..”
Boz Öküz bu konuyu, sürünün diğer önde gelenleriyle görüşmek üzere geri çekilmiş ve aralarında tartışmışlar. Eğer çektikleri bu sıkıntıların hepsi sarı öküz yüzündense, bütün sürünün rahat etmesi için onu feda etmenin en doğru fikir olduğu kanaatine varmışlar. Hepsi de bu teklife olur vermiş, içlerinden sadece gayet yaşlı ve en tecrübelileri olan Benekli Öküz bu teklifi kabul etmeyip “Kesinlikle olmaz” demiş. Ama sürünün genç ve heyecanlı bireylerine dinletememiş sözünü...Ve zavallı Sarı Öküz teslim edilip kurban edilmiş aslanlara. Hepsi birden saldırmışlar zavallı Sarı Öküze. Sarı Öküz direnmiş bir ikisini fırlatmış üstünden, ama sonunda bitkin düşmüş, çırpınmış, haykırmış, yardım istemiş, lakin sürü tarafından gözden çıkarıldığı için yardımına gelen olmamış. Diğerleri çok üzülmüşler üzülmesine ama elden ne gelir ki. Bütün sürünün selameti için gerekliymiş bu…
Bu olaydan sonra günlerce sürüye saldıran olmamış. Demek aslanların dedikleri doğruymuş, bütün suç Sarı Öküzdeymiş. Bakın o yokken ne kadar da rahat ve emin bir şekilde merada otluyorlarmış.
Derken bir zaman sonra aslanlar yine aynı yöntemle harekete geçmişler. Topal Aslan yanında iki aslanla yine gelmiş. Boz Öküz’ün yanına giderek başlamış konuşmaya: “Gördünüz ya biz aslanlar ne kadar uysal ve ne kadar barışseveriz. Böyle barış içinde ne de güzel geçinip gittik. Sizde rahat rahat gezdiniz meralara yayıldınız. Ancak yine bir problem var.”
“O problem nedir?” demiş Boz Öküz… “Şu sizin uzun kuyruklu öküz var ya” demiş Topal Aslan “O merada otlarken uzun kuyruğunu salladıkça bizim aslanların aklını başından alıyor. Sürüye dalmasınlar diye onları zor tutuyoruz. Aramızda devam eden barış, bu şartlarda daha ne kadar devam eder bilemiyorum. Hem o öküz inanın sizden çok farklı, sizler normal kuyruklusunuz oysa onun kuyruğu ne kadar da uzun. Onun suçu yüzünden, korkarım hepiniz zarar göreceksiniz. İyisi mi gelin verin onu bize de, bu mevzuyu burada kapatalım. Eskisi gibi barış ve huzur içinde yaşamaya devam edelim.”
Boz Öküz yine istişare yapmış sürünün ileri gelenleriyle. Hepsi Sarı Öküzde olduğu gibi “Verelim gitsin” demişler. Yine sadece benekli öküz bu karara karşı çıkmış “Olmaz” demiş, ama dinleyen kim? Ve “Uzun Kuyruk’’da teslim edilmiş aslanlara. Zavallı Uzun Kuyruk’ta aslanların pençesi altında çırpına çırpına can vermiş. Tabi onunda yardımına giden olmamış.
Bir zaman sonra Topal Aslan yine yanında iki aslanla birlikte yanlarına gelmiş. Bu sefer başka bahaneyle başka bir öküzü istemiş, onu da alıp çekmiş gitmiş. Ve bu olay sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle... Ve her geçen gün öküzler zayıflamışlar, aslanlar ise güçlenmişler. Güçlendikçe de küstahlaşmışlar. Durum öyle bir raddeye gelmiş ki; aslanlar artık hiçbir bahane söylemeye bile gerek duymuyorlarmış. Doğrudan müdahale edip “Şu öküzü bize verin yoksa karışmayız” demeye başlamışlar. Zavallı öküzlerin “Hayır” diyebilecek güçleri kalmamış. Gittikçe azalmışlar ve neredeyse yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlar. Birer birer aslanların pençesinde can verirken, geride Boz Öküz ve birkaç öküz kalmışlar. İçlerinden biri liderleri olan Boz Öküz’e sormuş: “Ne oldu bize böyle? Bu mücadeleyi biz nerede kaybettik? Oysa aslanlara karşı, vaktiyle ne kadar güçlüydük” Boz Öküz’ün gözleri dolmuş ve ağlamaklı bir halde Benekli Öküz’ün sözlerini hatırlamış, titrek ve pişmanlık dolu bir sesle demiş ki:
“Biz Sarı Öküz’ü verdiğimiz gün bu mücadeleyi kaybettik..”



0 yorum:

Yorum Gönder

Blog Arşivi