25 Kasım 2008 Salı

İslâm Hukûkunda KREDİ KARTI





Kredi kartı sistemini İslâm fıkhı açısından belli bir akit içersine oturtmamız mümkün olsa da, banka ile kart hâmili arasındaki sözleşme metnine baktığımızda, fıkhen câiz olmayan birçok anlaşmaların olduğunu görmekteyiz.


Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd, O’nun peygamberi Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e, Âl ve Ashabına selâm olsun.
Allah-u Teâlâ hazretleri bazı hükümleri Kur’an ayetleri ile beyan ederken, bazılarını da Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in lisanıyla beyan etmiş; birçok mesele hakkında ise sarâhaten ayet ve hadîs getirmeyip müçtehitlerin o hükme ulaşabilmeleri için belli başlı emâreler ve yollar hazırlamıştır. 1
Şüphesiz bunda birçok hikmetler vardır. Bizler müçtehid olmadığımız için, hakkında kesin âyet ve hadis bulunmayan, evvelki âlimlerimizin de hakkında ifade edilen belli başlı görüşlerinin olmadığı, bâhusus yeni meseleler hakkında, ilmine ve takvasına güvendiğimiz âlimlerimizin görüşlerine müracaat edip konu hakkındaki mütâlaalarını alarak meseleleri değerlendirmemiz gerekmektedir.
Bu ay ki meselemiz de, hakkında birçok makaleler yazılan, bazılarının “külli olarak haramdır, yaklaşılmaması gerekir” dediği, bazılarının da bunun aksine “herhangi bir problem yoktur” dediği, bazılarının ise her iki görüşün ortasında bir yol izleyerek “belli başlı işlemler yapılırsa haram, yapılmadığı takdirde de helâl” dedikleri “kredi kartı sistemi”ni ele alıp, gücümüz nispetince âlimlerimizin görüşleri ışığında, sizlere ifade etmeye gayret edeceğiz. Şüphesiz muvaffakiyet Allah’tandır. Meselemizin dini boyutunu daha iyi tetkik edebilmemiz için, günümüz şartlarında kredi kartlarının hangi minval üzere olduğu ve işleyiş tarzlarının neler olduğunu şüphesiz bilmemiz gerekir. Bundan dolayı öncelikle kredi kartının tanımı, oluşumu ve günümüzdeki seyrini inceleyeceğiz; daha sonra da dini boyutunu inceleyebilmemiz için İslâm Hukukçularının bu sistemi, fıkıhta hangi başlık adı altında ele aldıklarını ve yaptıkları değerlendirmeleri inceleyeceğiz.
İnsanlığın, ekonomide klasik ödeme aracı olarak kullandığı evrensel değer ölçüsü hiç şüphesiz paradır. Bununla birlikte, dünya ekonomi sistemleri paraya alternatif olarak, çeşitli ödeme araçları geliştirmişlerdir. Bâhusus “çek” yakın tarihimizde en modern yol olarak görülmüş; ancak hesap sahibinin bankada parasının olmaması ve çeki veren bankanın bu karşılığı taahhüt etmemesinden dolayı birtakım sıkıntılar olmuştur. Bankacılık sektörünün ve teknolojinin hızla gelişimi sonucu olarak da kredi kartı kullanımı başlamış; hatta günümüz dünyasında nakit kullanımından daha fazla olmuştur. Nitekim Türkiye’de kredi kartı kullanımının 28 milyonu aştığı da, ekonomi haberlerinde dile getirilmektedir.
Memleketimize, 1968 tarihinde ilk giren kredi kartı “diners clup”, peşinden de Türk Ekspres Havacılık Limited Şirketi’yle beraber “American Express” kartları, 1975 yılından sonra da “euroc cart”, “master cart” ve “Access” kredi kartları olmuştur. 1980li yıllarda bankaların kredi kartı uygulamalarına başladığı, 1984 yılında da “Visa”nın Türkiye ofisini açmasıyla daha fazla yayıldığı, 1987de de ATM dediğimiz elektronik veznelerin açılmasıyla, günümüz kredi kart sisteminin oluştuğunu ekonomi eserlerinde görmekteyiz.
Oluşum ve kullanım mahiyetleri itibarıyla birçok banka kartları mevcuttur. Bu kartları genel olarak üç başlık altında değerlendirmemiz mümkündür.
1- Ödeme kartları (Charge Card): Alış veriş kolaylığı sağlayan fakat kredi özelliği olmayan borçlandırma kartları. Bu tip kartlar, bankadan nakit çekme özelliliğinin hâricinde klasik kredi kartlarında var olan özelliklere sahiptir; yani bu kart hâmili, kartı veren banka ile yapmış olduğu sözleşme doğrultusunda, anlaşmalı mağazalarla nakit taşımaksızın alış veriş yapabilir.
2- Debit Cart: Hesaba doğrudan borç geçilmesini ve alış veriş kolaylığını sağlayan hesaba erişim kartları. Bu tip kartlar müşterinin alacaklı cari hesabı üzerinden çalışır. Zamanımızda bu kartlar çoğunlukla müşterinin bankadaki parasını şubeye uğramadan çekebilmek için kullanılmaktadır. Lâkin bu kartlar asıl işleyiş itibarıyla alış verişlerde kullanılabilmekte ve bu kart ile yapılan harcamalar bankaya ulaştığında hesap bakiyesinden bu tutar düşmektedir. Bu kartlara; Transfer kartları, Hesaba erişim kartları ya da daha genel olarak Banka kartları gibi tabirler de kullanılmaktadır.
3- Credit Cart: Alış veriş kolaylığı sağlayan, nakit olma özelliliğinin yanı sıra kredi kullanma (yani bankadan nakit çekme) imkânı da sağlayan kredi kartları. Bu tip kartlar 1. ve 2. kısımdaki kartlar gibi alış veriş yapma özelliliğine sahip olduğu gibi, ekstra olarak bankadan nakit çekme özelliğine de sahiptir. Köşemizde, fıkhî boyutunu inceleyeceğimiz mesele, bu üçüncü kısım olan kredi kartları olacaktır. Birinci kısımdan olan Ödeme kartları-Charge Card değerlendirilmesi de meselemizin zımnında ele alınıp fıkhî sonucuna gidilecektir.
İkinci kısım olan Debit Cart ise, müşterinin bankadaki parasını yönlendirme (çekme veya bir başka yere transfer etme) için kullanıldığı; nakit çekme veya kredilenme gibi işlemlerin yapılamaması, bankadaki hesabı kadar işlem yapabilme imkânı sağladığı için fıkhî olarak bir sıkıntı arz etmediği kanaatindeyiz. Ancak, faizci kurumlarla -mecbur kılan bir gerekçe olmaksızın- mübah olan işlemleri bile yapmamak suretiyle bir çeşit tavır koymanın, dînî ve ahlâkî bir ödev olduğunu ve bu tip müesseselerle yapılan işlemlerin bunlara pirim vermek olduğunu da göz ardı etmemek gerekir.
Kredi kartının tanımı:En genel anlamıyla kredi kartı, hak sahibi kişiye, yani yetkili kart hamiline açılmış, potansiyel bir kredi olarak nitelendirilebilir. Aynı zamanda kredi kartı, nakit ödeme yapılmaksızın belli bir malı satın alma veya sunulan bir hizmeti edinme imkânını da veren bir ödeme aracı olarak da tanımlanabilir2.
Uluslararası alanda beş büyük kredi kartı kuruluşu vardır. Bunların en önemli ve ülkemizde de en yaygın olanları “Visa ve Mastercart”tır. Bu kuruluşlarla anlaşma yapmayan firmalar kredi kartı çıkaramazlar. Bankalar veya kredi kartı çıkaracak kuruluşlar, bu uluslar arası firmalara çeşitli miktarda ücretler ödemek zorundadırlar. Kredi kartı sisteminde; kredi kartını çıkaran kurum, üye işyeri ve kart hâmili olmak üzere üç taraf mevcuttur ve bunlar arasında değişik sözleşme ilişkileri vardır.
Ancak bu üç taraflı sistem daha ince tetkik edildiğinde diğer tarafların da sisteme katılımlarıyla beş taraflı sistem olduğu anlaşılmaktadır. Bu sistemin tarafları: 1-Lisans veren kredi kartı kuruluşu (Visa, MasterCart) gibi. 2-Lisans alan ve kart pazarlamasını yapan banka. 3-İş yeri ile üye işyeri sözleşmesini imzalamış bulunan banka (bu yukarıdaki banka veya başka bir banka da olabilir.) 4-Yetkili bir bankadan kredi kartını alan kart hamili. 5- Üye işyeri sözleşmesini bir banka ile imzalayan ve kart hamilinin kartını kendi işyerinde kabul eden üye işyeri.3
Meselemizi günümüzde de yaygın olduğu şekliyle üç taraflı sistem olarak ele alıp değerlendirmesini yapmaya gayret edeceğiz. Kredi kartını kullanarak alış veriş yapan kart hamili, kartı veren bankaya borçlanmaktadır. Genel uygulamada banka 30’ar günlük dönemlerde hesap kesimi yapar ve bu dönem boyunca kartla yapılan harcamaları “ekstre” dediğimiz hesap bildirim cetveli ile kart hamiline bildirir. Cetvelde bildirilen borç için banka, kart hamiline yaklaşık 10 günlük ödeme süresi tanır. Bu süre sonunda ödenmeyen borç için günlük gecikme faizi işletir.
Ülkemizde kredi kartlarına dair her türlü faaliyet BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) tarafından denetlenip, tüm banka ve finans kurumları tarafından verilen kartların faiz oranları ve faiz hesaplama yöntemleri bu kurumun resmi internet sitesi olan “www.bddk.org.tr/bankabilgileri/kredibilgileri.aspx”’de güncel olarak yayınlanmaktadır. 4
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi; üç taraflı kredi kartı sisteminde, kartı çıkaran veya hizmete sunan banka ile, kart hamili, bir de anlaşmalı dükkân sahipleri vardır. Kartı hizmete sunan banka ile kart hamili arasında bir kredi kartı sözleşmesi olduğu gibi, banka ile pos cihazı bulunan üye işyeri arasında da, işyeri sözleşmesi mevcuttur. Bu durumda banka her iki sözleşmede taraf olmaktadır. Ancak meselemiz, kredi kartının kullanımı olduğu için banka ile kart hamili arasındaki sözleşmeyi irdeleyip, İslâm fıkhında hangi konuya girdiğine bakacağız.
Banka ile pos cihazı bulunan üye işyeri arasındaki işyeri sözleşmesi ise pos cihazlarının kullanımıyla alâkalı olduğundan, bu meseleyi nasip olursa başka bir yazımızda ele alırız. Kredi kart sisteminin fıkıhta hangi akit türüne girdiği hakkında günümüz âlimleri arasında farklı mütâlaalar olmuştur. Bazıları bu akdi üçlü kefâlet olarak değerlendirmişlerdir. Bu itibarla banka, kart hamiline “Bu kartla yapacağın tüm alış verişlere muayyen bir limite kadar kefilim”; işyerine de, “Benim kartımla alış veriş yapmak isteyenlere muayyen bir limite kadar izin ver, kart hâmillerinin yaptığı alış verişlerinin ödemesi benim üzerimedir yani kefilim”, demiş oluyor. Bu itibarla banka burada alıcı veya satıcı olmuş olmaz yukarıdaki ifade doğrultusunda kefil konumunda olmuş olur. Bu mülahaza ile bakacak olursak, kredi kartı sisteminin caiz olup olmama meselesini, İslam fıkhına göre kefâlet meselesine göz atarak anlayabiliriz. Kefâlet:
Kefâletün bi’n-nefis, kefâletün bi’z-zaman ve kefâletün bi’l-mal olmak üzere üç kısma ayrılır. 5
Ancak meselemiz bu kısımların birinci ve ikinci kısımlarıyla alâkalı olmadığı için araştırmamızı üçüncü kısım olan “kefâletü’n bi’l-mal” meselesi üzerine sürdüreceğiz. Ve kefâlet ifadesi kullanıldığında bu üçüncü kısım kastedilecektir.
Fıkıhta kefâlet: Bir yükümlülüğün bir başkasının yükümlülüğüne ilhâkı manasındadır. 6
Daha açık bir ifadeyle; Bir kimse zatını, bir başkasının zatına katıp onun hakkında lâzım gelen sorumluluğu kendisine de iltizam etmeyi üstlenmesine kefalet denir.7
Kefalet akdini, kredi kartı sistemiyle mukayese yaparak inceleyen günümüz âlimleri belli başlı yerlerde sıkıntılar olduğunu ifade ederek bu sıkıntıları şu şekilde sıralıyorlar: *Kefâlet akdinde kefil olan kimse bu kefaletine binaen hiçbir ücret talep edemez. Zira kefâlet, teberru akdidir8, karşılığında ücret almak caiz değildir. 9
Hâlbuki kartı veren bankalar, kart hamilinden belli başlı ücretler almaktadırlar. Ancak bu sıkıntıya cevaben, “bankanın aldığı bu ücret, kefâlet ücreti değil kart ücretidir” diye yorumlayanlar da olmuştur.
* Kefâlet sözleşmesinde satıcı, yani alacaklı olan kimse, alacağını hem asıl borçludan hem de kefilden isteyebilir. 10
Hâlbuki kredi kartıyla satış yapan bir satıcının tek muhatabı banka, yani kartını kendisine veren kurumdur.
* Kefil, borcu ödemeden kefil olduğu kişiden bir şey isteyemez. 11
Hâlbuki banka, işyeri ile yaptığı sözleşmeye göre, müşterinin hesap kesim tarihine yakın yaptığı alış verişlerin bedelini ödemeden, kart hâmilinden, yani kefil olduğu kişiden parayı tahsil eder.
Bazı muâsır âlimler de kredi kartı akdini, İslâm fıkhındaki havale akdi olarak değerlendirmişlerdir. Havale; kişinin zimmetindeki borcu, başka zimmete nakletmeye derler. 12
Bu görüşe göre; kartı veren banka, kart hamiline, “yapacağın alış verişlerden doğacak olan borcunu bana havale et, ben ödeyeceğim” demektedir. Bankanın, anlaşmış olduğu işyerine de aralarındaki sözleşme doğrultusunda, “bu havaleyi kabul et” demiştir. Havaleyi kredi kartı sistemiyle mukayese yaparak inceleyen bazı İslâm hukukçuları, kefâlet bahsinde de olduğu gibi belli başlı yerlerde problemler çıktığını ifade etmişlerdir. Kısaca bunları ifade etmek gerekirse şu şekilde sıralayabiliriz:
Havale akdinin sıhhat şartlarından bir tanesi de “muhalun bih” dediğimiz havale edilen borcun miktarının malum olmasıdır13.
Dolayısıyla ileride doğacak olan borç fil-vaki borç olmadığından havale sahih değildir14. Ancak kredi kartı sistemi ile alış veriş işleyişini tetkik edince, kart hâmilinin, bankaya havale ettiği borcun havale esnasında malum olduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki kart hâmili, anlaşmalı dükkândan alış veriş yaparken kartını pos cihazından geçirir. Pos cihazıyla banka arasında o anda iletişim kurulmasıyla borcun miktarı banka tarafından malum hale gelir, onay vermek suretiyle de o anda havale oluşur. Görüldüğü gibi havale esnasında havale edilecek borcun miktarı, hem havale eden kart hâmili tarafından, hem de havaleyi kabul eden banka tarafından malum olmuş oluyor. Havalede, ücret almak her ne kadar sakıncalı da olsa, kredi kart sistemindeki bankanın aldığı ücreti kefâlet bahsinde de geçtiği gibi, havale ücreti olarak değil de kart ücreti veya masraf olarak değerlendirmemiz mümkündür. Günümüz bazı İslâm hukukçuları da, kredi kartı sözleşmesinin hem havale hem de kefâlet akdini bünyesinde barındırdığını ifade etmektedirler. Bu itibarla kredi kartıyla mal alımına kadar kefâlet, mal alımından ödemeye kadar da havaledir. Yani banka kart hamiline ve anlaşmalı alış veriş merkezlerine, “kart hamilinin yaptığı alış verişlere kefilim, ödemeyi bana havale edin” demiş olur.
Kredi kart sistemini İslâm fıkhı açısından belli bir akit içersine oturtmamız mümkün olsa da, banka ile kart hamili arasındaki sözleşme metnine baktığımızda fıkhen caiz olmayan birçok anlaşmaların olduğunu görmekteyiz. Bunların en bâriz olanı, sözleşmelerin 8. maddesi olan, yerine göre temerrüt yerine göre de nema faizinin verilmesini taahhüt etmektir. Yani banka, kart sözleşmelerinde taksitlendirme veya borcu geciktirme üzerine açık bir şekilde faiz alacağını ifade etmiş, kart hâmili de bu sözleşmeyi imzalayarak faiz vereceği üzerine akdetmiştir. Aynı zamanda, nakit çekme durumunda da faiz vereceğini kabullenmiş ve akdi bunun üzerine yapmıştır. Her ne kadar borcunun ödeme zamanını geciktirmese de, nakit çekmeyerek faiz vermese de bu akde imza atmıştır. Ve kredi kartını her kullanımda da her ne kadar sarahaten olmasa da, bu sözleşmeyi zımnen tazelemektedir. Ancak bu sözleşmenin haram olması kart ile alınacak malı haram yapmaz, her ne kadar bu anlaşma faiz anlaşması olsa bile. Netice olarak yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi, faizci kurumlarla mübah olan işlemleri bile yapmak doğru olmadığı göz önünde tutulacak olursa, kredi kartı gibi meşruluğu tartışılan bir işlemi faizci bir kurum ile yapmaktan kaçınmak kanaatimizce dini ve ahlâki görevimizdir. Faizsiz Finans kurumlarının kredi kart sisteminde, yukarıdaki sistemden farklı olarak borcun zamanında ödenmemesi durumunda, murâbaha kârı adı altında aylık bir oranda kâr koymakta veya kurumuna göre döviz kur farkını almaktadırlar. Fıkhî açıdan bu mesele de birçok tartışmaları getirmektedir; ancak köşemizde bize tanınan sayfayı aşmamak için bu tartışmalara girmeyeceğiz. Sonuç olarak finans kurumlarının verdiği kredi kartlarının sözleşmelerinde faiz ve nakit çekme işlemi yok ise, ödeme geciktirildiğinde herhangi bir fazlalık alınmıyor, sadece paranın değer kaybetme durumunda -ki bu meselede haddi zatında ihtilaflı bir meseledir- değer kaybını, farklı cinsten alıyorsa, günümüz âlimlerinin birçoğu bu tip kredi kartına izin vermişlerdir. Helâl belli, haram bellidir, aralarında ise şüpheli işler vardır. Efendimiz sallalahü aleyhi ve selemin de buyurduğu gibi Müslümana yakışan elbette şüpheli işlerden kaçınmasıdır.
Selâm ve muhabbetle…


DİPNOTLAR
1 - Mesadiru’t-Teşrii’l-İslamî, Abdulvahhab Hallaf , S: 8-9
2 - Tüketicinin korunması hakkındaki kanun çerçevesinde kredi kartları. Yard. Doç. Dr. Şebnem AKİPEK
3 - Yeni Düzenlemeler Işığında Kredi kartları, Murat Nokay, www.turkhukuksitesi.com
4 - Bu kurumun oluşumu ve işleyişi hakkındaki bilgi için bak: www.bddk.org.tr
5 - Fethü’l-Kadir, Kitabu’l-Kefale
6 - Fethü Babi’l-İnaye Şerhü’l-Vikaye.
7 - Elmalılı M. Hamdi Yazır, Fıkıh Istılahları Kamusu c:3 s:212
8 - Tebyinü’l-Hakaik, Beyü’l-Fasit; Lisanü’l-Hükkam fi Marifeti’l-Ahkam, Faslü’r-Rabi, fi’l Vekale vel Kefale
9 - El-Mevsuatu’l-Fıkhiyyeti’l-Müyessire, c:1, s:401
10 - Kavaidü’l-Usul ve’l-Furu li Süleyman Kırkağaci, s:18
11 - El-Lubab fi Şerhi’l-Kitap, c:2, s:157
12 - Tebyinü’l-Hakaik, Kitabu’l-Havale.
13 - El Bahru’r-Raik, Kitabu’l-Havale.
14 - Bedaiu’s-Sanai, Kitabu’l-Havale.


0 yorum:

Yorum Gönder

Blog Arşivi